23 Şubat 2011 Çarşamba

Sultan II. Abdulhamid'in Theodore Herzl'e cevabı

Aşağıdaki yazıyı, Theodore Herzl'in günlüklerinden alıntılayan, (Almanca'dan İngilizce'ye çeviren Marvin Lowenthal) Mustafa Armağan'ın 'Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı 2' adlı kitabından alıntılıyorum.

In the evening Nevlinski returned from Yildiz Kiosk with a long face and bad news.

Her ordered only a half-bottle of champagne -en signe du deuil- and told me in two words: "It's all off! The great lord will not hear of it!"

I took the blow bravely.

"The Sultan told me: If Mr. Herzl is your friend in the same measure as you are mine, then advise him not to go a single step further in the matter. I can not sell even a foot of land, for it does not belong to me but to my people. They have won his Empire and fertilized it with their blood. We will cover it once more with our blood, before we allow it to be torn from us. Two of my regiments from Syria and Palestine allowed themselves to be killed to a man at Plevna. Not one of them yielded; one and all remained, dead, upon the field. The Turkish people own the Turkish Empire, not I. I can dispose of no part of it. The Jews may spare their millions. When my Empire is divided, perhaps they will get Palestine for nothing. But only our corpse can be divided. I will never consent to vivisection."

I was touched and moved by the truly lofty words of the Sultan, although for the time being they put an end to all my hopes. There is a tragic beauty in this fatalism which foresees death and dismemberment, yet this fights to the last breath, if only through passive resistance.

Türkçe'ye mealen şöyle çevirebilirim:

Akşamüstü Nevlinski, Yıldız Köşk'ünden asık bir surat ve kötü haberlerle döndü.

Sadece yarım şişe şampanya sipariş etti ve bana iki cümle söyledi: "Hepsi bu kadar... Büyük hükümdar bu konuyu daha duymak istemiyor.

Bu darbeyi cesurca göğüsledim.

"Sultan bana: Eğer Bay Herzl ile sizinle aramızda olan gibi bir arkadaşlığınız varsa o zaman ona tavsiye edin ki; daha bu mesele üzerine bir adım dahi atmasın. Ben bir karış toprak dahi satamam, çünkü bu topraklar benim değildir, bu millete aittir. Onlar bu imparatorluğu kazandılar ve onu kanları ile suladılar. Biz de, onun bizden koparılmasına müsaade etmemek için bir kez daha kanlarımız ile sulayacağız. Suriye ve Filistin'den alaylarımın ikisi Plevna'da son adama kadar çarpıştılar. Hiç biri teslim olmadı. Tümü bu topraklar üzerinde can verdi. Türk imparatorluğunun sahibi, Türk milletidir, ben değil. Hiç bir parçasından vazgeçemem. Yahudiler milyonlarını saklasınlar. Ülkem bölündüğü zaman, belki Filistin'i bedavaya elde edebilirler. Ama yalnızca bizim cesedimiz parçalanabilir, canlı canlı vücudumuz üzerinde oynanmasına asla müsaade etmeyeceğim."

Sultan'ın bu yüce sözleri bana dokundu ve etkilendim; her ne kadar bu sözler o an için tüm umutlarımı yerle yeksan etse de. Bu kadercilikte trajik bir güzellik vardı ki; sonu ve parçalanmayı önceden gördüğü halde yine de son nefesine kadar çarpışmayı göze alıyordu. Keşke bu direniş pasif bir şekilde olsaydı.

18 Şubat 2011 Cuma

How To Fight Loneliness


bavulları hep toplu durmalı insanın...
bir gün telefonların hiç çalmayabileceği hesaplanmalı...
tül perde arkasından misafir yolu gözlemekten vazgeçmeli...
ihanetlere, terkedilmelere, bir başına bırakılmalara hazırlıklı olmalı...
yalnızlığa alışmalı...
çünkü “omuz omuza” günlerin vakti geçti.
dayanışma, günümüzün borsasının değer kaybeden hisse senetlerinden biri artık...
bireyin keşif çağı, geride kırık dökük yalnızlıklar bıraktı.
terörün bile bireyselleştiği çağdayız.
zaman, birlikten kuvvet doğurma zamanı değil;
zaman, tek başına dimdik ayakta kalabilmeyi becerme zamanıdır...
işte o yüzden alışmalı yalnızlığa...
sokaklar dolusu ıssızlıkla başbaşa yaşamayı göze almalı insan...
güvendiği dağlardaki karlara bakıp ders çıkarmalı...
hüzünlü bir şarkıyla paylaşılan gecelerde başını dayayacak bir omuz arama huylarından vazgeçmeli...
sofrada tek tabağa, tabakta az yemeğe alışmalı...
romanlardan, yalnızlığı yücelten paragraflar asmalı evin en görünür duvarlarına...
“yalnızlık paylaşılmaz/paylaşılsa yalnızlık olmaz” dizeleriyle başlamalı güne...
telesekretere “şu anda size cevap verebilecek kimse yok! ” denmeli,
“belkide hiç olmayacak...” cevapsızlığa, sessizliğe ısınmalı...
oysa sessizlik haksızlığa alkıştır.
haklılığın onuru yaşatır insanı...
susmanın utancı öldürür...
o yüzden en sessiz gecelerde “doğruydu, yaptım” la teselli bulmalı insan.
feryada komşuların yetişmemesine,
soğuk duvar diplerinde sessizce ağlaşmaya alışmalı...
kendiyle hesaplaşmaya çalışmalı...
gece yastıkla ağlaşmaya, sabah aynayla gülüşmeye,
kendiyle hüzünlenip, kendiyle keyiflenmeye hazır olmalı...
hep başını alıp gidebilecek kadar cesur,
ama hep kalıp savaşacak kadar gözüpek olabilmeli...
sessizliği, sese dönüştürebilmeli...

ve sırt çantasını her daim hazır tutmalı insan...
yollarla barışmalı...
yalnızlığa alışmalı...

can dundar

8 Şubat 2011 Salı

Hadis

  • İslâm, güzel ahlâktır.
  • İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez. 
  • Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.
  • İnsanların peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: "Utanmadıktan sonra dilediğini yap." sözüdür.
  • Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir.
  • Mümin, bir yılanın deliğinden iki defa sokulmaz.
  • Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi; sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur.
  • İman yetmiş küsür derecedir. En üstünü "La ilahe illallah" sözüdür, en düşük derecesi de rahatsız edici bir şeyi yoldan kaldırmaktır. Haya da imandandır.
  • Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir. 
  • İki göz vardır ki cehennem ateşi onlara dokunmaz: Allah korkusundan ağlayan göz, bir de gecesini Allah yolunda, nöbet tutarak geçiren göz.
  • Başkalarına zarar vermek ve zarara zararla karşılık vermek yoktur. 
  • Hiçbiriniz kendisi için istediğini kardeşi için istemedikçe iman etmiş olamaz.
  • İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.
  • Müslüman, insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir. Mümin ise, insanların canları ve malları konusunda kendisinden emin olduğu kimsedir. 
  • Birbirinize buğz etmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize arka çevirmeyin; ey Allah'ın kulları, kardeş olun. Bir müslümana, üç günden fazla kardeşi ile dargın durması helal olmaz.
  • Hiç şüphe yok ki doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk diye yazılır. Yalancılık kötüye götürür. Kötülük de cehenneme götürür. Kişi yalan söyleye söyleye Allah katında kezzâb diye yazılır.
  • Kardeşinle münakaşa etme, onun hoşuna gitmeyecek şakalar yapma ve ona yerine getirmeyeceğin bir söz verme.

4 Şubat 2011 Cuma

Hadis

Resulullah sallallahü aleyhi vessellem bir hadislerinde şöyle buyurmuşlardır:

Üç kişiye acıyınız;
  • Zenginlikten fakirliğe düşene,
  • İtibarlıyken itibarını kaybedene,
  • Cahiller içinde kalan âlime.

2 Şubat 2011 Çarşamba

Total eclipse of the şom ağız

Şu dünyada 'olmaz olmaz' dememek lazım hakikatten :) Twilight'çi 'emo' gençlik ile o kadar dalga geçtim ki, Sendit sağolsun, Picture of Dorian Gray'i beklerken, heyecanla açtığım kutunun içinden Eclipse çıktı bugün. (Stephenie Meyer'in bir diğer romanı)

Sağolsunlar tasarımını da öyle bir yapmışlar ki, fantasy shop'tan alınmış bir paket gibi. Kutuyu ilk defa açtığım yer olan otobüste beni zor durumda bıraktı :)