Aşağıdaki yazıyı, Theodore Herzl'in günlüklerinden alıntılayan, (Almanca'dan İngilizce'ye çeviren Marvin Lowenthal) Mustafa Armağan'ın 'Abdülhamid'in Kurtlarla Dansı 2' adlı kitabından alıntılıyorum.
In the evening Nevlinski returned from Yildiz Kiosk with a long face and bad news.
Her ordered only a half-bottle of champagne -en signe du deuil- and told me in two words: "It's all off! The great lord will not hear of it!"
I took the blow bravely.
"The Sultan told me: If Mr. Herzl is your friend in the same measure as you are mine, then advise him not to go a single step further in the matter. I can not sell even a foot of land, for it does not belong to me but to my people. They have won his Empire and fertilized it with their blood. We will cover it once more with our blood, before we allow it to be torn from us. Two of my regiments from Syria and Palestine allowed themselves to be killed to a man at Plevna. Not one of them yielded; one and all remained, dead, upon the field. The Turkish people own the Turkish Empire, not I. I can dispose of no part of it. The Jews may spare their millions. When my Empire is divided, perhaps they will get Palestine for nothing. But only our corpse can be divided. I will never consent to vivisection."
I was touched and moved by the truly lofty words of the Sultan, although for the time being they put an end to all my hopes. There is a tragic beauty in this fatalism which foresees death and dismemberment, yet this fights to the last breath, if only through passive resistance.
Türkçe'ye mealen şöyle çevirebilirim:
Akşamüstü Nevlinski, Yıldız Köşk'ünden asık bir surat ve kötü haberlerle döndü.
Sadece yarım şişe şampanya sipariş etti ve bana iki cümle söyledi: "Hepsi bu kadar... Büyük hükümdar bu konuyu daha duymak istemiyor.
Bu darbeyi cesurca göğüsledim.
"Sultan bana: Eğer Bay Herzl ile sizinle aramızda olan gibi bir arkadaşlığınız varsa o zaman ona tavsiye edin ki; daha bu mesele üzerine bir adım dahi atmasın. Ben bir karış toprak dahi satamam, çünkü bu topraklar benim değildir, bu millete aittir. Onlar bu imparatorluğu kazandılar ve onu kanları ile suladılar. Biz de, onun bizden koparılmasına müsaade etmemek için bir kez daha kanlarımız ile sulayacağız. Suriye ve Filistin'den alaylarımın ikisi Plevna'da son adama kadar çarpıştılar. Hiç biri teslim olmadı. Tümü bu topraklar üzerinde can verdi. Türk imparatorluğunun sahibi, Türk milletidir, ben değil. Hiç bir parçasından vazgeçemem. Yahudiler milyonlarını saklasınlar. Ülkem bölündüğü zaman, belki Filistin'i bedavaya elde edebilirler. Ama yalnızca bizim cesedimiz parçalanabilir, canlı canlı vücudumuz üzerinde oynanmasına asla müsaade etmeyeceğim."
Sultan'ın bu yüce sözleri bana dokundu ve etkilendim; her ne kadar bu sözler o an için tüm umutlarımı yerle yeksan etse de. Bu kadercilikte trajik bir güzellik vardı ki; sonu ve parçalanmayı önceden gördüğü halde yine de son nefesine kadar çarpışmayı göze alıyordu. Keşke bu direniş pasif bir şekilde olsaydı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder