Bu konuyla ilgili beş makam vardır:
1. La ilahe illallah (Allah'tan başka ilah yoktur.)
2. La huve illa hu (O'ndan başka O yoktur.)
3. La ente illa ente (Sen'den başka Sen yoktur.)
4. La ene illa ene (Ben'den başka Ben yoktur.)
5. Kullu şey’in hâlikun illâ veche Hu (O'nun zatından başka her şey helak olur.)
Birincisinde, O'nun ilahlığı ispatlanıyor ve O'ndan başkasından ise nefyediliyor.
İkincisinde, O'nun hüviyeti ispat ediliyor, yani varlığı ispat ediliyor ve O'ndan başkasından nefyediliyor.
Üçüncüsünde, O'nun müşahade edilişi ispat ediliyor ve O'ndan başkasından nefyediliyor.
Dördüncüsü ise, müşahedeye göre daha yakındır. Çünkü müşahede ikiliğin ispatını da içerir. Ama bu ittihattır ki Hallac (r.a.) "Ben arzu etiğimim, arzu ettiğim benim." ifadesiyle işaret etmiştir. Şu halde nefis kadehi ne zaman celal sahibinin ünsiyet meclisinde, cemale şahit olan sakinin eliyle, sırf zuhur kıvılcımlarıyla dolarsa veya şua ve nur saflığına karışırsa "Rableri onlara tertemiz bir içki içirir." (İnsan, 21) - "Güçlü ve Yüce Allah'ın huzurunda hak meclisinde." (Kamer, 55) şeklinde bize bir hak vaat olarak söz verildiği letafet, hafiflik, temizlik ve iffet mahiyetli olmak üzere kendinden geçer, uçar gibi olur, coşar, döner ve hayatın hazzına varır ki hiç bir hayat, hiçbir lezzet, hiç bir sevinç ve güzellik, onunla mukayese edilmez. İşte bu ceberut yüceliğinden, parkalığından yansıyan nurlar nefsin ruhudur. Ruh, nefse aktığında nefis şevkle, aşkla uçuverir. Coşku bulma taşkınlığıyla sarhoşlar gibi "subhani ma a'zema şa'ni" (kendimi tenzih ederim, şanım ne yücedir) "ene'l hak ve la gayri" (hak benim, benden başkası yoktur) sözlerini terennüm eder.
Beşincisinde, celalinin hüviyeti ispat, uluhiyetinin kemali tahkik ediliyor ve nefiy ya da ispat şeklinde de ondan başkasına iltifat edilmiyor. Bilakis başkasının kendisine ve kendisinde fena bulmasından müstağni kılınıyor. O'ndan başkası görülmüyor, O'ndan başkası müşahede edilmiyor. Hiç bir şeye muhtaç olmayan O'ndan söz ediliyor. Makamların en yücesi, en üstünü budur. O'ndan sonra herhangi bir salikin izleyeceği bir yol, herhangi bir malikin sahip olacağı bir mülk yoktur. Tam bu esnada melekutun cebbarı, ceberutun kahharı şöyle der: "Bugün hükümranlık kimindir? Kahhar olan Tek Allah'ındır." (Mümin, 16)
Muhyiddin ibn Arabi (a.s.) - El-Bulga fil Hikmeh (Hikmette Son Nokta)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder