25 Aralık 2010 Cumartesi

Tiyatro

Tiyatroyu sevmiyorum, hiç sevmedim. Küçükken zorla giderdim okul gezilerinde. Büyüdüm, arkadaş zoruyla yine gittim, yine sevemedim. "Bu kadar el üstünde tutulan bir sanat dalını niye sevmiyorum acaba" diye düşündüm. "Ben sanat düşmanı değilim" dedim kendi kendime, (evet kendi kendime çok sık konuşuyorum) yanıtı bulmam çok sürmedi.

İster sanat aşkı de, ister maddi kaygılar olsun arkasında, her ne sebeple olursa olsun bir insanın karşımda aslında olmadığı bir şeymiş gibi davranmasını sevmiyorum. (Gerçek hayatta da birebir böyle, sahteliğin hiç bir türlüsüne tahammülüm yok.) Farkındayım, buna oyunculuk deniyor. Sinemada böylesine rahatsız etmiyor lakin, çünkü en azından sinemadaki performans bir kereye mahsus sergileniyor ve de biliyorum ki o aktör/aktris ben filmi izlerken artık özgür, dilediği şeyi yapıyor. Sahnedeki insansa benim esirimmiş gibi hissediyorum, aynı oyunu oynayarak, aylarını hatta yıllarını geçiriyor. Üzülüyorum değerli vaktini böyle boş işlerle geçirdiği için. Ve de izleyici olarak, buna sebebiyet vermek hoşuma gitmiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder