4 Eylül 2010 Cumartesi

230 bin 'zorunlu asker' 'angarya sektörü'nde


‘Zorunlu askerlik, militarizmin temeli’ başlıklı yazıma çok değişik tepkiler aldım. Bu konunun tartışmaya açık bir konu olduğu iyice ortaya çıktı. Bugüne kadar bu konuda tartışma yapılmamış ya da yapılamamış olması da olayı iyice ilgi çekici hale getiriyor. Bu tartışmaya katkısı olacağına inandığım iki mektubu sizlerle paylaşmak istiyorum.
İki mektubun ilginç olan yanı ikisinin de emekli subaylardan gelmiş olması ve birbirinin zıddı iki görüşü içermesi.




Birinci mektup, ‘zorunlu askerlik’i savunuyor; ikinci mektup ise askerlikle ilgisi olmayan hizmetlerdeki askerleri anlatıyor.
İlk mektubun sahibi emekli albayın adı bende saklı. Aynen yayımlıyorum:
“Tesadüfen yazınızı okudum. İnanın gözlerime inanamadım. Olayı bu kadar basit olarak mı görüyorsunuz? Sizin düşüncenize göre askerlik yapmaya bile gerek yok öyle değil mi? Tek tip askerlik fikrinin sahibi benim. Bunu yazan ve Genelkurmayla iletilmesi için çaba harcayan da Milliyet gazetesidir. Siz olaya, okumuşlar olarak bakıyorsunuz. Ve bu okumuşların cahil olanlar ile aynı kategoride olmaması gerektiğini savunuyorsunuz. Doğru. Ama nerede sivil yaşamda evet. Çünkü biri mimar öbürü çiftçi veya ayakkabıcı olabilir. Tek tip askerlik gereklidir. Aşağıdaki nedenler ile;
1. Asteğmenler askerlik içinde bir yüktür, asla sorumluluklarını yerine getiremiyorlar ve daha da öte subay sıfatları ile bağdaşmayan hareketler içine girdikleri için disiplin sistemine zarar veriyorlar,
2. Üniversite mezunlarına tanınan kısa dönem ayrıcalıkları Anayasanın 10’uncu maddesine aykırıdır,
3. Askerlik açısından yani eğitici subay ve astsubaylar açısından da, öğrenim seviyesi düşük erler ile muhatap olmak eğitim sürecini çok yorucu yapıyor ve işte PKK ile mücadelede olduğu gibi gerçek muharebede öğrenim seviyesi yetersiz olanların muhakeme yeteneği düşük olduğundan dolayı başarısızlıklar ortaya çıkıyor.
4. Kısa dönem askerlik yapanlar moral ve motivasyon açısından uzun dönemleri olumsuz etkiliyorlar. Bu, onların laubali davranışlar içine girmelerinden ve kendilerini işe vermek istememelerinden kaynaklanıyor. Çünkü acemilik hariç süre çok kısa oluyor.
5. Ülke güvenliği önemlidir. İster kabul edin ister etmeyin. Oral Çalışlar öyle düşünüyor diye taviz verilemez. Herkes askerlik yapacaktır. Herkes yanaşık düzen eğitiminden ve muharebe eğitiminden geçecek ve gerekli disiplin ile muharebe yeteneğine kavuşacaktır. İster mühendis olsun, ister hâkim veya savcı veya bakan olsun fark etmez. Bu askerlerin komplekslerini tatmin etmek istemelerinden değil, ülke coğrafyası güvenlik için bunları gerektirdiğinden böyle olacaktır. Sizin gibi insanların çocukları da gerektiğinde şehit olacak ve gazi olacaktır. Sadece garibanların çocukları değil.
Ben eski bir Kurmay Albayım. Aynı zamanda hukuk fakültesinde okudum. Ve 4,5 yılı fiilen dağda, Gabar ve Herekol Dağları’nda, olmak üzere toplam 7 yıl terörle mücadelede bulundum. Haklarımı, akıttığım terleri ve kanları siz ve sizin gibilere haram ediyorum. Yıllarca İçişleri Bakanlığı’nın görevlerini yaptığım için ayrıca onlara da haklarımı haram ediyorum. Çünkü iç güvenlik tamamen onlarındır.
C. U
***
İkinci mektup daha kısa ve ‘zorunlu askerlik’in yol açtığı sonuçları ve askerlikteki ‘angarya’yı
rakamlarıyla gözler önüne seriyor. O da bir emekli asker. Onun da ismi bende saklı. İşte ikinci mektup:
“Zorunlu askerlik, militarizmin temeli...” başlıklı yazınızı her günki gibi büyük bir zevkle okudum. Aslında yazınızın başlığı “Zorunlu askerlik militarizmin zaferi” olsaydı daha iyi olurdu. Elinize sağlık. Ben emekli bir askerim. Türkiye’de artık Türk Silahlı Kuvvetleri gerçeğinin su yüzüne çıkmasına çok seviniyorum. Türkiye’de yaklaşık 185 bin er tamamen posta, kuaför, berber, görevli  gibi isimler adı altında sadece ordudaki subaylara ve ailelerine hizmet veriyor. Ayrıca 32 bin asker de koruma adı altında yine kişilere hizmet veriyor. 14 bin asker de lojmanlara hizmet veriyor. TSK ‘nın kendini milletin bağrında gibi gösterip, milletten uzakta, sivillerden tam bağımsız kendi lojmanı kendi mahkemesi, kendi hastanesi ve kendi hegomanyası içinde bulunması ve bütün bunları disiplin gerekçesiyle kamufle etmeye çalışması gerçekten çok üzücü ve düşündürücüdür.
Bütün bunlardan vazgeçmemek adına AB’ye bile girmemek için yırtınılıyor. Bir de siz içinde yaşasanız gerçekten ağzınız bir karış açıkta kalırmış. Bu vatan hepimizin ama emin olun vatan millet sakarya edebiyatını hiç kimseye bırakmayanlar sadece kendi çıkarlarını düşünerek bu dillendirmeyi yapıyorlar.
M.E.M.”
Tartışmaya devam...


Oral Çalışlar, Radikal

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder